Uykunun Amacı Nedir?
Uyku, sağlık için gereklidir. Aslında, yemek ve su gibi, hayatta kalmak için uykuya ihtiyacımız var. Bu yüzden hayatımızın yaklaşık üçte birini uyuyarak geçirmemiz şaşırtıcı değil.
- Beyin yeni bilgileri depolar ve zehirli atıkları uzaklaştırır.
- Nöronlar, sağlıklı beyin işlevini destekleyen iletişim kurar ve organize olur.
- Bu süreçler genel sağlığımız için gereklidir. Onlar olmadan vücudumuz düzgün çalışamaz.
Neden uyuduğumuza ve yeterince uyumadığımızda neler olduğuna daha yakından bakalım.
Neden Uyuyoruz?
Uykunun anlamı hakkında hâlâ pek bir şey bilmiyoruz. Bununla birlikte, neden uykuya ihtiyacımız olduğuna dair tek bir açıklama olmadığı yaygın olarak kabul edilmektedir. Muhtemelen birçok biyolojik nedenden dolayı gereklidir.
Şimdiye kadar, bilim adamları uykunun vücuda birçok yönden yardımcı olduğunu keşfettiler. En öne çıkan teoriler ve nedenleri aşağıda açıklanmıştır.
Enerji Tasarrufu
Enerji tasarrufu teorisine göre, enerji tasarrufu için uykuya ihtiyacınız var. Uyku, zamanımızın bir kısmını daha düşük bir metabolik hızda geçirerek kalori ihtiyacımızı azaltmamızı sağlar.
Bu fikir, uyku sırasında metabolizma hızımızın nasıl düştüğü ile desteklenir. Araştırmalar, 8 saatlik uykunun, tamamen uyanık olmaya kıyasla bir kişiye günlük enerjinin %35’ini koruyabildiğini gösteriyor.
Uykunun enerji tasarrufu teorisi, uykunun temel amacının, yiyecek aramanın elverişsiz ve etkisiz olduğu durumlarda, kişinin hem gündüz hem de gece enerji kullanımını azaltmak olduğunu ileri sürer.
Hücresel İyileşme
Restorasyon teorisi adı verilen başka bir teori, vücudun kendini onarmak için uykuya ihtiyacı olduğunu söyler.
Buradaki fikir, uykunun hücrelerin iyileşmesine ve yeniden büyümesine izin vermesidir. Bu, uyku sırasında gerçekleşen birçok önemli süreç tarafından desteklenir:
- Kas onarımı
- Protein sentezi
- Doku büyümesi
- Hormon salınımı
Beyin Fonksiyonu
Spesifik olarak, nöronların veya nöronların yeniden düzenlenmesine izin verir.
Uyuduğunuzda, beyninizin glifatik sistemi (atık giderme) merkezi sinir sisteminden atık ürünleri uzaklaştırır. Gün boyunca beyninizde biriken toksik yan ürünleri yok eder. Uyandığınızda beyniniz bu şekilde iyi çalışır.
Araştırmalar, uykunun kısa süreli anıları uzun süreli anılara dönüştürerek ve aksi takdirde sinir sistemini karıştırabilecek gereksiz bilgileri kaldırarak veya unutarak hafıza işlevini desteklediğini gösteriyor.
Uyku, aşağıdakiler de dahil olmak üzere pek çok beyin işlevini etkiler:
- öğrenme
- bellek
- problem çözme
- yaratıcılık
- karar verme
- konsantrasyon
- odaklanma
Duygusal Refah
Benzer şekilde, duygusal sağlık için uyku gereklidir. Uyku sırasında, sağlıklı beyin fonksiyonlarını ve duygusal dengeyi destekleyen duyguları düzenleyen bölgelerde beyin aktivitesi artar.
Uykunun aktiviteyi artırdığı beyin bölgeleri şunları içerir:
- amigdala
- striatum
- hipokampus
- insula
- medial prefrontal korteks
Uykunun duyguları düzenlemeye nasıl yardımcı olabileceğine bir örnek amigdalada görülür. Beynin şakak lobunda bulunan bu kısmı korku tepkisinden sorumludur. Stresli bir durumla karşılaştığınızda olduğu gibi, algılanan bir tehdide nasıl tepki vereceğinizi kontrol eder.
Yeterince uyuduğunuzda, amigdala daha uyumlu tepkiler verebilir. Ancak uykusuz kaldığınızda, amigdalanın aşırı tepki verme olasılığı daha yüksektir.
Çalışmalar, uyku ve ruh sağlığının bağlantılı olduğunu gösteriyor. Bir yandan uyku bozuklukları ruh sağlığı sorunlarının başlamasına ve ilerlemesine katkıda bulunurken diğer yandan uyku bozuklukları da ruh sağlığı sorunlarına katkıda bulunabilir.
Kilo Yönetimi
Uyku, açlık hormonlarını düzenleyerek kilonuzu etkiler. Bu hormonlar iştahı artıran ghrelin ve yemekten sonra tokluğu artıran leptini içerir.
Ghrelin seviyeleri uyku sırasında düşer çünkü uyanık olduğunuz zamana göre daha az enerji harcarsınız.
Bununla birlikte, uyku yoksunluğu ghrelin seviyelerini arttırır ve leptini baskılar. Bu dengesizlik sizi daha aç yapar, bu da daha fazla kalori alma ve kilo alma riskinizi artırabilir.
Son araştırmalar Güvenilir bir kaynak, art arda beş kısa gece bile olsa, kronik uyku yoksunluğunun aşağıdaki risklerin artmasıyla ilişkili olabileceğini gösteriyor:
- obezite
- metabolik sendrom
- tip 2 diyabet