İlk Dört Halife Nasıl Seçildi?
Tarih 632 yılını gösteriyordu. Resulullah’ın üstünde bir ağırlık yorgunluk ve halsizlik vardı. Yatsı namazı vakti girdi. Resulullah abdest aldı, mescide gideceği vakit bayıldı. Müminler başında toplandılar, Sevgili’yi yatağına yatırdılar. Kendine geldiğinde “Namaz vakti oldu mu?” diye sordu, “Herkes sizi bekliyor.” dediler. Doğruldu, tekrar abdest aldı ve yine bayıldı. Üçüncü kez yineledi, kalkamayacağını anlayınca:
“Ebu Bekir (r.a.) benim yerime imam olsun.” dedi Resulullah. Bu alışılmış bir durum değildi, İlk kez Sevgili namaz kıldıramayacak durumdaydı ve yerine imam olarak Hz. Ebu Bekir’i tayin ediyordu.
Hz. Ebu Bekir
Hz. Ebu Bekir; Resulullah’ın mağara arkadaşı, müminlerin annesi Hz. Aişe’nin babası, zor günlerin sırdaşıydı. Resulullah’ın vefatının ardından Müslümanlar büyük bir şaşkınlığa düşmüş ne yapacaklarını bilememişlerdi. Hz. Ebu Bekir o karmaşık ve acı günlerde müminlere destek oldu, dinin hala devam ettiğini, Allah’ın baki olduğunu hatırlattı.
Resulullah’ın vefatının ardından insanlar içlerindeki putlarını dışa vurmuşlardı. Medine hariç diğer şehirdekiler İslam’dan döndü, valilere baş kaldırdılar. Eski cehalet ve karanlık günlere geri döneceklerini sandılar. Erkekler ve kadınlar sevinç çığlıkları attılar, çalgılar çaldılar. Müslümanlar bunları gördükçe daha da üzülüyorlardı, adeta acı içinde kalmışlardı. Onlara bir baş gerekiyordu.
Resulullah’ın evinde, kentinde büyük bir hüzün vardı. Muhacirler Hz. Ebu Bekir’in evinde toplanmışlardı. Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir’in yanına gitti ve ona, “Bizimle gel, ensarlı kardeşlerimizin yanına gidelim.” dedi. İki dost ensarın yanına gittiler.
Ensar hararetli bir tartışmanın içindeydi. Konuları, kimin baş yani halife olacağıydı. Kısa bir tartışmanın ardından Hz. Ebu Bekir ayağa kalktı, halifelik hakkında kısa bir konuşma yaptı, ardından halife olmasını istediği iki kişiyi ensara sundu.
“Ben bunlardan iki kişi seçtim. Bu ikisinden birini siz tercih edin. Ben bu ikisine bağlanmaya hazırım.” dedi ve iki yanında bulunan Hz. Ömer ve Hz. Ebu Ubeyde bin Cerrah’ın elini tuttu.
Hz. Ubeyde (r.a), “Allah’ın peygamberinin bize imam olmasını emrettiği, kendisi vefat edinceye kadar bize imam yaptığı birinin önüne geçecek değilim.” dedi.
Hz. Ömer daha sonra bu anı bir arkadaşına anlatırken şöyle dedi, “Eğer günah olduğunu bilmesem, ayağa kalkacaktım, ‘Hz. Ebu Bekir’in bulunduğu bir toplumda benim başa geçirilmem söz konusuysa, boynumun vurulması daha doğru olur.’ diyecektim.”
“Ey Ebu Bekir, elini uzat.“ dedi Hz. Ömer (r.a), bir hamleyle eğildi Hz. Ebu Bekir’in elini kaptı ve öptü. “Ben sana bağlanıyorum, sen bizim başkanımızsın.” dedi. Ardından muhacir ve ensar Hz. Ebu Bekir’e bağlılık sözü verdi.
Zor görünen durum birden çözüldü ve Hz. Ebu Bekir, Allah Elçisi’nin Halifesi oldu.
Hz. Ömer
Hz. Ebu Bekir iki yıllık halifeliğinin sonunda hasta düşmüştü. Yorgundu, bitkindi ve artık arkadaşına kavuşacağını biliyordu. Hz. Ebu Bekir kendisinden sonra halifelik makamına birini hazırlamak, hemen belirlemek istiyordu. Kendisinden sonra bir karışıklığın olmasını istemiyordu.
Hz. Ebu Bekir, önce ileri gelen Müslümanlardan, kendisinden sonra halife olacak olan kişiyi seçmesini istedi ancak onlar bu kararı Hz. Ebu Bekir’e bıraktı. Kararın kendisine bırakılmasıyla Hz. Ebu Bekir onlara, “O halde seçeceğim kişiye razı olacağınıza dair Allah’a söz veriniz.” dedi, sahabeler onu onayladı.
Hz. Ebu Bekir Müslümanların önde gelenlerini tek tek huzuruna çağırdı ve onların görüşlerine başvurdu. Yanına gelen herkesin fikirlerini öğrendi. Hz. Ebu Bekir sonunda kendisinden sonra gelecek olan halifeyi seçti ve vasiyetnamesine yazdı. Vasiyetnameyi Hz. Osman’a verdi ve Hz. Osman halkın önüne çıkıp onlara seslendi, “Şu vasiyetnamede adı yazılı olana biat ediyor musunuz?” Halk hiç düşünmeden “Evet.” dedi, Hz. Ebu Bekir’in onların başına iyi bir kimseyi koyacağından hiç şüpheleri yoktu.
Hz. Ömer’in adı açıklandığında halkın içinde bir kıpırdanma oldu. İnsanlar Hattab’ın oğlu Ömer’i sert olarak biliyorlardı, mırıltılar yükseldi. İnsanlar zaman içinde bu yargılarından kurtuldu çünkü Hattab’ın oğlu Ömer müminlere karşı sertliği terk etmişti. İnsanlara adaletle hükmetmiş, herkesin derdini dinlemiş, fitnenin anında önüne geçmiş, İslam’ı hiçbir zaman terk etmemişti. O, İslam coğrafyası genişlerken, hazine dolup taşarken hiçbir zaman o tarafa bakmamış; yamalı elbisesini giymeye devam etmiş, Resulullah’tan öyle gördüğü için hiçbir zaman eti ve yağı aynı anda yememiştir. Bir zamanlar Ebu Cehil’in emriyle Resulullah’ı öldürmeye kalkışan Ömer, yıllar sonra Müminlerin Emiri olmuş ve yetimlere sırtında un taşımıştır.
Hz. Ömer halifelik görevine boyun eğdi ve görevi kabul etti. Böylece on yıl sürecek olan görevi başlamış oldu.
Hz. Osman
Irak, İran, Azerbaycan, Ermenistan, Suriye, Filistin ve Mısır fethedilmiş, İslam coğrafyası genişlemişti. Tarih 644 yılını gösteriyordu. Kurban Bayramı öncesi, sabah namazı vaktiydi. Hz. Ömer namazın ilk rekatındayken Ebu Lü’lü adında bir köle ona iki tarafı keskin bir bıçakla saldırdı ve Hz. Ömer yere düştü.
Hz. Ömer hemen evine taşındı ve kardeşlerinin çağırılmasını söyledi, ona kardeşlerinin kim olduğu sorulduğunda, “Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Abdurrahman b. Avf ve Sa’d b. Ebu Vakkas.” dedi. Arkadaşları geldiğinde onlara, içlerinden birini halife olarak seçmelerini, eğer seçimin sonucunda yalnız üç aday kalırsa Abdurrahman b. Avf’ın halifeyi seçmesini söyledi.
Hz. Ömer’in vefatının ardından istişareler yapıldı ve geriye iki aday kaldı: Hz. Osman ve Hz. Ali. Abdurrahman b. Avf insanlarla istişarelerde bulundu, halka bu iki sahabeyi sordu. Kadınlara ve çocuklara danıştı. Herkes üçüncü halifenin kim olacağını merak ediyordu. İki sahabe de Resulullah’ın damadıydı, ikisi de birbirinden kıymetliydi.
Abdurrahman b. Avf mescide gitti ve yanına iki sahabeyi aldı ve sözü başladı, “Müslümanların görüşünü aldım. Onlar genel olarak Osman’ı halife olarak görmek istiyorlar. Benim de bu yolu tercih etmem gerekiyor. Ben, üzerimdeki sorumluluğu Osman’a devrettim. Allah’ın emri, Peygamber’in ve iki halifenin sünnetine uyarak sana biat ediyorum.” Böylece Hz. Osman üçüncü İslam Halifesi oldu.
Abdurrahman bin Avf’dan sonra Hz. Osman’a biat eden ilk kişi Hz. Ali oldu.
Hz. Ali
Hz. Osman halifeliği sürecinde hak ve adaletle yönetti. On iki yıl boyunca İslam Halifeliği görevini yaptı. Müminler onu severken, ikiyüzlüler ise ortalığı karıştırarak halifeliği onun elinden almak istedi. Hz. Osman’ın şehadeti siyasi bir karışıklığın içinde gerçekleşti. Oldukça hüzünlü ve acıydı onun şehadeti. Zinnureyn lakabını almış olan, İslam yolunda önce Mekke’den Habeşistan’a, sonra da Medine’ye hicret etmiş bir sahabeydi o. Kuran okurken şehit edildi.
Müslümanlar bu karışıklığın içinde Hz. Ali’ye koştu. Ondan halife olmasını istediler çünkü o, Peygamberimizin hem amcasının oğlu hem de damadıydı, Hz. Hasan ve Hüseyin’in babası, cesur ve yiğit bir sahabeydi. Hz. Ali halifeliği kabul etti ve dört yıl dokuz ay İslam halifeliği yaptı.
İlk dört halife cennetle müjdelenmiş sahabelerdi. Halifelik süresince hepsi hak ve adaletle hükmetti. Kuran’dan ve sünnetten şaşmadılar, dünyaya meyletmediler. Onlar İslam’ı bizzat Resulullah’tan öğrenmişlerdi.
Kaynakça: Ali Haydar Haksal, Hz. Ebu Bekir, Semerkand Yayıncılık
Ali Haydar Haksal, Hz. Ömer, Semerkand Yayıncılık
Ali Haydar Haksal, Hz. Osman, Semerkand Yayıncılık
Ali Haydar Haksal, Hz. Ali, İz Yayıncılık