Aile İçi İletişim
Aile dediğimiz kavram, toplumun temel yapı taşı olmakla birlikte; en küçük yapı birimi anlamını da taşımaktadır. Aile içi sözlü ya da sözsüz bütün iletişim toplumun geneline mal edilmelidir. Bu noktada sağlıklı bir iletişimin olumlu etkileri büyük önem arz etmektedir.
Sağlıklı bir aile içi iletişim, sağlıklı bireylerin yetişmesi ve doğru toplumsallaşma açısından da oldukça değerlidir. İyi bir aile iletişimi; kişiler arası olumlu disiplin geliştirme, özgüven ve kendine yetme gibi kişiliğin temelini oluşturan kazanımların gerçekleşmesine öncülük etmektedir.
Toplumlarda aile yapısının sağlıklı kurulmamasının ve olumlu bir iletişim dili yakalayamamış olmasının birçok önemli nedeni bulunmaktadır. Bunlardan en önemlileri: anne babanın olumsuz ve reddedici tutumu kabul edilmiş tutarsız aile değerleri, empati yoksunluğu, anlayışsızlık ve tahammülsüzlük gibi faktörlerdir.
Çocuk Üzerine Etkisi
Aile, çocuğun sosyalleştiği ve iletişim sürecini başlattığı ilk ortamdır. Kendini bu ortamda ve bu doğrultuda tanır, fark eder, geliştirir ve şekillendirir. Anne- babanın rol model olması, çocuğun gelişime, ilgi, istek ve ihtiyaçlarına uygun olarak hazırlanmış zengin bir deneyim ortamı sunması çocuğa ve onunu yaşamına uzun vadede büyük kazanç sağlayacaktır.
Bu Alanda Yapılan Araştırmalar
Ailenin çocuk psikolojisi ve yaşantısı üzerindeki etkilerini konuşmak, bu doğrultuda çalışmak için yeterli kalmamaktadır. Sahada gerçekleştirilmiş birtakım çalışmalar belli neticeleri de gözler önüne sermelidir. Çünkü bilim ve gerçeklik buna ihtiyaç duyar. Öncelikle çocuğun hem anneye hem de babaya son derece ihtiyaç duyduğu bilinmelidir. Nitekim çocukların anne ya da babaya göre yakınlık durumlarını inceleyen çalışmalar anne babaya karşı çocuğun yakınlık kıyaslamalarına göre onların karakteristik özelliklerindeki değişikliklere ilişkin çalışmalar yürütülmüştür. Çalışmalar, baba ile iletişimi daha güçlü olan çocukların sosyal ortamlarda daha uyumlu, benlik algıları daha yüksek ve özgüven geliştirme konusunda oldukça başarılı olduklarını ortaya koymaktadır. Anne ile olan bağ ise iki boyutta incelenmekte olup; birincisi fiziksel olarak ihtiyaçlarının karşılanması (emme, bakım vb.) ikincisi ise özdeşim kurarak oluşturmuş oldukları bağlanma stilidir.
⦁ Anneye Bağlanma
Bebeğin gelişim sürecinde anneye olan bağlılığını bir kronolojide ele almak gerekirse bebek 5 ve 6. Aylarda anneye karşı artan bir ilgi içerisindedir. Bu ilgi 6 ve 7. aylarda artmakta olup; 1 yaşa doğru yani 8 ve 12. Aylar arasında zirveyi görmektedir. Bunu bebeklerin bu gelişim döneminde geliştirmiş oldukları yabancı korkusu ile de görmek oldukça mümkündür. Nitekim yabancı korkusunu güvenli bağlanma stili ile sağlıklı bir şekilde kontrol altına almak da uzun vadede doğuracağı sonuçlar açısından oldukça önem arz etmektedir. Evet, bağlanma türünün uzun vadede etkisinden söz etmek oldukça mühim çünkü bilinmelidir ki bu kritik dönemde güvenli bağlanmayı başarmış bebeklerin sonraki yaşantılarında sosyal ortamlarda kendini belli eden, uyumlu, lider ruhlu, özgüveni yüksek, öğrenmeye ve eğlenmeye istekli, mutlu bireyler olduğu da görülmektedir.
Yine aynı şekilde çalışmalar ortaya koyuyor ki anne ve babaların göstermiş oldukları davranış modellerini kendi geçmişlerinde ve çocukluk travmalarında rastlamak oldukça mümkündür. Kendi yaşantılarını ve hissettiklerini kendi çocuklarında uygulamak istemeleri oldukça sık rastlanan tehlikeli bir durumdur. Hatta bu durum öylesine tehlikeli bir boyuttadır ki yaşanan travmaları eşler birbirlerine karşı da bir çeşit şiddet olarak yansıtabilmektedir.