Kızıl Elma Nedir?
Kızıl elma olgusu Türkler’in hiç bitmeyen düşü, sonuna varamadıkları yolu, yanına vardıkça sizden kaçan hedefidir. Sadece Türkiye ve Osmanlı değil eski devletlerimiz olan Altın Orda, Timur ve Göktürk daha da öncesinde Hun ve İskitler’e kadar kökü uzanabilen köklü bir olgudur.
Aslına bakılacak olursa avrupa kavimleri, arap-musevi kavimleri ve türk kavimleri arasında mitolojik olarak elma kesinlikle bir yer edinmiştir. Ancak kifayetleri başka bir deyişle taşıdığı manalar her kavimde her mitolojide farklıdır. Sözgelimi ortadoğu mitolojisinde cennetten kovulmaya sebep olan yenmemesi öğütlenen bir meyve olan elma. Türk mitolojisinde ise gönülleri ferahlatan, güzellik katan, hem de kısır kadınların dahi çocuğu olmasına yarayan olağandışı bir meyvedir. Tabi islamın kabulu ile bu olgu bozulmuş ve kızıl elma gerçek mananından uzaklaşmış ve yeni bir mana kazanmıştır. Sözgelişi Osmanlı’da Kızıl Elma’nın sırasıyla fethedilmesi şart olan yerler (İstanbul, Roma, Viyana) olduğu düşülmüş ve direk Vatikan’daki bazilikanın (altın portakal) Kızıl Elma olduğu ileri sürülmüştür.
Peki gerçeği nedir? İlk olarak toplumumuzdaki değerleri anlamak için önce toplum şuurunu sonrada kökleri savunan asal toplumları (Orta Asyalılar) incelemeliyiz. Bu şekilde Göktanrı dininden bugüne kalan bir hayli anane saptamıştır. Şimdi Kızıl Elma’yı anlayalım. Bugün Orta Asya’da yaşatılan ve Kazakistan’ın başkenti Alma Ata’ya ismini veren Kızıl Elma efsanesi ile Türkiye’de saptayan efsane arasında örtüşen noktalar bellidir. Kızıl Elma netlikle Türk mitolojisine (Göktanrı dini’ne) ait ve islam dini’ndeki elma yeme olayı ile uzaktan yakından alakası olmayan bir konudur. Sonrasında Kızıl Elma bir hedeftir. Bu yalnız hükümdarların, kağanların değil tüm Türk halkının kendine koyabileceği bir hedeftir. Örnek vermek gerekirse benim için Kızıl Elma şuan bir çiftlik açmaktır. Devletimin nezdindeki Kızıl Elma ise diğer devletler ile iyi geçinmek ve ülkenin ekonomik, teknolojik refahını artırmaktır.
Şimdi ana noktaya gelelim. Demek ki; Kızıl Elma olgusundan katıştırılmış öğeleri çıkardığımızda gerçek anlamını görebiliyoruz. Demek ki Kızıl Elma tıpkı Göktanrı dinindeki gibi bütün Türk insanlarının bir silahlı güç bir devlet bir dünya olduğunu işaret etmesi ile bu kavram örtüşüyor. Bu arada pek çok vakit Kızıl Elma, Türk birliği’ni işaret etmek için kullanılmıştır. Zira Hunlar ve Göktürkler zamanında kurulabilen bu birlik daha sonra bir ülkü vaziyetine gelmiştir. Bu açıdan Anadolu’da, İran’da, Orta Asya’da ne zaman Türkler arasında bir birlik kurulmaya odaklanılsa mutlaka Kızıl Elma’ya işaret edilmiştir.
Osmanlı zamanında bile pek çok defa Kızıl Elma’nın Türkler’in ve müslümanların birliği olduğuna değinilmiş ancak devlet siyaseti olarak hiçbir zaman uygulanamamıştır. Yer yer egemenliğin, yer yer de zaferin sembolü olsada Kızıl Elma’nın ana teması olarak şunu görüyoruz:”Kızıl Elma en ilk olarak bütün Türkler’in bir bayrak ve bir devlet altında birleşebilmelerini simgeleyen bir olgudur. Sonrasında ise bugün 250-300 milyon nüfusa sahip tüm Türk halkları için geleceğe değin bir hedef bir ülkü olarak koyulmuştur. Kızıl Elma devlet nezdinde Türklerin birliği sağlandığında varlığın ve egemenliğin savunması hedefi olarak devam ederken halk nezdinde de asla bitmez. Her hedef gerçekleştirildiğinde yeni bir amaçlar özdeşleşir. Bu sayede değişimin ve gelişimin salt surette olması gerektiğinin güvencesidir.”
Kızıl Elma’yı bugüne yorarsak 1300 senedir Oğuzlar, Kıpçaklar, Uygurlar ve Sibir Türkleri arasındaki küskünlüğün ve uzaklığın bitmesi, 7 bağımsız Türk devletinin bugünün şartlarıyla bir birlik içerisinde hareket etmesi, sonrasında ise bağımsızlığını kazanamamış bütün Türklerin bağımsızlığı için mücadeleyi simgeler. Yeniden tüm Türklerin çağa uyum sağlayarak gelişmesi, değişmesi ve ilkel kalmadan günümüz toplumları arasında itibar kazanması olarakta simgelenebilir.
Bu durumda anlaşıldığı gibi. Kızıl Elma Türk milleti için bir hayal değil bir hedef terimidir. Olması istenen şeydir, arzudur…